Bilişim ve Teknoloji Hukuku Enstitüsü araştırmacılarından ikisi, 18-21 Aralık 2017 tarihleri arasında İsviçre'nin Cenevre kentinde düzenlenen 12. İnternet Yönetişimi Forumu'na (IGF) katıldı.
Her sene olduğu gibi, bu yılki IGF, sivil toplum, hükümet, akademi, özel sektör ve teknik topluluk da dahil olmak üzere İnternet yönetişimi alanındaki çeşitli paydaşları bir araya getirdi. Araştırmacılarımız, dört gün süren IGF sırasında verilerin korunması ve yapay zeka gibi teknolojilere odaklanan oturumlara katıldı.
Aşağıda, araştırmacılarımızın katılmış olduğu oturumlardan bazılarına ilişkin blog yazılarını bulabilirsiniz:
Hepimiz "Yapay Zeka" terimini son zamanlarda çok duyuyoruz. IGF, bu sene Kasım ayında Brezilya’da gerçekleştirilen ve araştırmacılarımızın da aktif olarak katıldığı “AI & Inclusion” (yapay zeka ve dahil olma/kapsam içinde olma) hakkındaki Küresel Sempozyumun bir uzantısı olarak, "AI & Inclusion" adlı verimli tartışmaları içeren bir oturuma yer verdi. Sempozyuma katıldığımız için, oturum sırasında gerçekleşen güncel tartışmaları derinlemesine kavrayarak, oturumda da aktif olarak katılım gösterdik.
Oturum, çoğu zaman tanımlanması zor olan “inclusion” kavramının etrafında yoğunlaştı. Çoğu zaman politik bir kavram olan “inclusion” (dahil olma/dahil etme), bireyin bir merkez belirleyerek diğer bireyleri o merkeze çekmeye çalışması, onları dahil etme çabası olarak algılanabilmektedir. En çok tartışılan sorulardan biri ise neyin nasıl dahil edileceğiydi. Bu soru, Yapay Zeka ile ilgili gelişmelere gençlerin katılımının nasıl arttırılabileceğine dair bir tartışma ortamı yarattı. Sonrasında ise, katılımcılar, Yapay Zeka alanında gençlerin rollünün öneminden ve onların bu alanda yeteneklerinin arttırılması gerekliliğinden bahsetti.
Oturumda belirtilen çözümler ve eylem noktaları aşağıda belirtilmiştir:
Yapay Zeka ile ilgili konular, “ekosistem düzeyinde sorun” olarak ele alınmalı ve bireylerden devlete kadar tüm paydaşların görevleri alanına girmelidir.
Yapay Zeka ile ilgili çalışmaların, 360 derecelik bir görüşe sahip olması için disiplinler arası olması gerekir.
İnsan taraflılığı/yanlılığı sorununun üstesinden gelebilmek için, "teknik problemlere toplumsal çözümler ve toplumsal problemlere teknik çözümler" olduğu unutulmamalı.
Gelecekteki Yapay Zeka uygulamalarını etkileyecek olan araştırmaların ve politikaların, Yapay Zeka üzerindeki mevcut etkilerine ilişkin belirsizliklerin giderilmesi noktasında zamanlama ve hız önem arz etmektedir.
Oturumun sonuna doğru belirtilen noktalar: Teknik alt yapıya sahip olmayan insanlar mı kodlamayı öğrenmek zorundadır, yoksa mühendisler mi etik kurallarını öğrenmek zorundadır? Yapay Zeka’da, “zeka” değil de “yapay” vurgulanmalıdır. Ayrıca, araştırmacılar bu teknoloji yıkıcı etkilerini göstermeye başlamadan önce üzerinde çalışmaya başlamış olsalar bile, bu teknoloji geçmişte karşılaştığımız diğer yıkıcı teknolojilerden farklı olduğu için her bir bireyin hoşuna gitse de gitmese de bilgi sahibi olmasını gerektirmektedir.
Nesnelerin İnterneti (“IoT”)'nin düzenlenmesi gerekip gerekmediği sorusu oldukça karmaşık olup, beraberinde diğer karmaşık soruları da getirmektedir. IGF’in bu oturumu, çeşitli alt yapılara sahip bir dizi katılımcı ile, bu sorulara cevap verme imkanını sağlamıştır. Tartışmayı gerçekleştiren katılımcılar ve konuşmacılardan bazıları IoT’nin regüle edilmesinden yana iken, diğer katılımcılar tam tersini düşünmektedir.
IoT’nin regüle edilmesine karşı çıkan kişiler tartışmalarını, teknolojilerin ve toplumların statik olmadığı gerçeği etrafında yoğunlaştırarak, oldukça dinamik olan IoT teknolojilerinin statik olan regülasyonların etkinliğini azaltacağını belirtti. Ayrıca, regülasyonlar hakkında yanlış bir kanıya değinildi: geçmişte bu algının yanlış olduğu ispatlansa bile, regülasyonların her türlü problemi çözeceğine olan inanış hala hüküm sürmektedir. Tartışılan sorulardan diğerleri: Regülasyonun süjesi kim? Regülasyon neyi koruyor: kullanıcıların güvenliğini mi, yoksa iletişim ağının güvenliğini mi? Bunlardan birini seçerseniz, seçmediğiniz diğer seçeneği nasıl koruyacaksınız? Regülasyonların uygulanabilirliği nedir?
IoT’nin regüle edilmesi gerektiğini savunan kişiler ise, regülasyonların önemini belirttiler: regülasyon kelimesinin geniş yorumlanması gerektiğini savunan katılımcılar, statik kanunların devletlerin regülasyon oluştururken sahip olduğu tek araç olmadığını belirtti. Bu noktada, tüm paydaşların harekete geçmesini gerektiren ilke veya standartlara dayalı yaklaşımların kaçınılmaz olduğuna dikkat çekildi. Tüketicilerin kendi güvenlikleri konusunda endişe etmedikleri ve endüstrilerin bu konuda sorumluluk almak istememeleri gerçeği karşısında, gerçekçi ve sınır ötesi uygulanabilir ilkeler ve standartlar günü kurtarabilir. Ayrıca, regülasyonlar oluşturulurken, sektör merkezli yaklaşımlardansa insan-merkezli ve veri-merkezli yaklaşımların benimsenmesi daha yerinde olacaktır.
Daha sonrasında, IoT için halihazırda geçerli olan tüketici kanunu veya veri koruma kanunu gibi birçok regülasyon olduğu belirtildi; bu nedenle IoT ile ilgili daha spesifik sorunlara odaklanmanın daha etkili olabileceği belirtildi. Özetle, katılımcıların çoğu ilke ve standartların küresel düzeyde ve spesifik bir konuya ve endüstriye yönelik olması gerekliliği üzerinde yoğunlaştı.
Batı toplumları Yapay Zekayı düşündüğünde genellikle akla ilk gelen Terminator veya Ex Machina'dan sahneler oluyor. Asya ise bu algılardan oldukça uzaklar.
Konuşmacılar, Asya'nın Yapay Zeka üzerine algısını belirten birkaç örnek sundular: Birkaç yıl önce, Japonya’da Sony bir üst modeli üretilen robot köpeklerin imha edilmesine karar verdikten sonra bazı insanlar imha edilecek robotlar için cenaze töreni düzenledi; Asya'da bireyler, Replika isimli uygulama da olduğu gibi makine öğrenimiyle kendi karakteristik özelliklerini bir robota yükleyerek yalnızlıklarına çare bulmakta; çocuklara bakıcılık yapan robotlar, onların hem öğretmeni, hem arkadaşı hem de kardeşi olmakta; ve psikolojik olarak savunmasız durumda olan Asyalılar, en derin korkularını ve düşüncelerini insanlara anlatmaktansa, onları yargılamayacak olan bir robotlara anlatmayı tercih etmektedir. Tüm bu örnekler, “kişiliği olan yapay zeka” kavramının Asya’da yabancı bir kavram olarak algılanmadığını gösteriyor.
Konuşmacılar daha sonra Yapay Zekaya ilişkin ütopik ve distoptik senaryoları üzerine konuşturlar. Yapay Zeka, eğitim ve sağlık sistemlerinde kişiye özel programlar ve terapiler oluşturabileceği için devrim yaratabilir; Yapay Zeka eğitim veri setlerinin bir son kullanma tarihi olabilir; Yapay Zeka sistemleri, "ilk önce Yapay Zeka, geri kalan her şey sonra" algısından ziyade, etraflıca düşünülerek geliştirilebilir; ve "veri sosyalizmi" ile gelecekteki Yapay Zeka sistemlerinin az sayıda güçlü oyuncu tarafından tekel altına alınmasının önüne geçilerek, veri setlerine eşit erişim sağlanabilir.
Bu tartışmalar, teknolojinin aynı olmasına rağmen, bu teknolojiyi kullanan insanların farklı olması nedeniyle farklı seviyelerde etkileşimler oluştuğunu gösterdi. Özetle, Yapay Zeka’nın dünyanın farklı yerlerinde farklı gerçekliklere sahip olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır- Batı toplumlarında korkulacak bir şey olarak görülürken, Doğu toplumlarında bebek bakıcılığı yapacak kadar güveniliyor.